Terk etmek terk edilmek... Al birini vur ötekine... Bana sorarsanız ikisi de birbirinden beterdir. En azından acısı bitene kadar... Ha “Hangi tarafta olmak istersin?” diye sorsanız... Yani terk eden mi terk edilen mi diye... Niye siz bana soruyorsunuz ki ben size soracağım... Ama biliyorum... Bu “terk” konusu bazıları için çok önemlidir. Gereksiz manalar yüklenir... Oysa zaten yeteri kadar manalı ve yüklüdür... Ama olmaz... O kendinden üçüncü şahıs olarak bahsedenler hepimizden daha önemlidirler ya “terk” konusunda da özel durumlar yaratırlar. İkiye ayrılır bunlar. “Kimse beni terkedemez” ciler ve “Ben kimseyi terkedemem” ciler... İlki yani kimse beni terk edemezcilerde ‘fatal attraction’ ruh hali vardır. Öyle bir ilkesi vardır ya yapışır. Yapışır bırakmaz. “Sen beni bırakamazsın. Bu ilişki ben istediğim zaman biter” inadı mı dersiniz bencilliği mi dersiniz artık öyle bir havaya girerler. Daha da kötüsü böyle düşünmekten gurur duyarlar. Niye? Çünkü salaktırlar. Ta ki “Niye kimse seni bırakamasın len? Al işte bıraktım bile seni” diyen biri çıkana kadar... Yok yaa... Pardon. Bunlar onu da saymazlar. Bir sorsa yine aynı cevabı verirler: “Beni kimse terk edemez.” Çünkü bu durumu sevmişlerdir bir kere... Başkasını sevemezler... Gelelim “Ben kimseyi terk edememcilere...” Ne demekse! İyi insan ya... “Söyleyemem ben” derler. “Ama onun beni terk etmesini sağlarım” da derler. Bu sanki daha iyi... Böyle yapınca daha iyi olunuyor sanki... “Babalar gibi terk edilmişsin işte ne gak guk yapıyon?” demek lazım bunlara da... Anlamazlar... Neden? Çünkü bunlar da salaktır aslında... Ha terk etmişsin ha edilmişsin... Sonuca bak sen sonuca... Ayrılık var mı? Ona bak!