Hüznün elleri yine ellerimde
Sevdanın gölgesi sürgün, bir hayal şehrine
En uzak sahiller küle çağırıyor ateşlerimi
Gözlerimdeki kahreden sonsuzluğa bak
…sakın görme…
Yalnızlığın keskin tadı ile kanamakta hüznüm
Kirpiklerimden akan her damlada ıslanan
Bir ölüm sevdalısı dudaklarım
Sakın Öpme…
Dertlerini dert etmeliyim kendime, sevinçlerinle mutlanmalıyım
düşlerimde. Öykülerin içinden çıkıp tutmalısın ellerimi bir gün,
hiç bitmesin dediğimiz uzun bir yolculuğa el ele çıkmalıyız. Kanamalı bir
haber ile ikimizi kaybetmeliler bir trafik kazasında… Kana benzeyen, sol
yanımızdan akıp giden hüzünlerimiz olmalı bedenimizden. Sıradan insanlar
olmadık hiç biz, sıradan bir ölü de olamayız. Kan revan parçalarımız
birbirine karıştığında bile ruhlarımız çırılçıplak sevişecek sevgili.
“Seninle ölmek bulunmaz bir lezzet…”
Tadı damağımızda kalan bu mutsuz yaşantı, bu akıp giden hayat
ardımızda kalmalı bir gün. Aşkımızı anlatan kitaplar yok satmalı.
Dudaklarıma teslim ettiğinde canını; cehennemi daha fazla yakamayız
ateşimizle korkma, cennete gülüşlerimizden daha güzel çiçekler ekemeyiz
üzülme. Artık kırık bekleyişler yok, özlemli şiirler yok, tenhalaşmış
karanlık yılların önemi yok sevgili. Yaşamıyoruz ya… Bak, yaşamak
kadar üzücü değilmiş aklımızı çelen şu ölüm.
“Gülümsemelerim aynalarda paramparça şimdi
Ve sarılmalarımızın gölgesi yok sevgili…”
Annesi babası ölmüş yetim bir sevda bıraktık çocuklarımıza. Yaşamımıza
katık yapamadığımız en can yakan yoklukları miras bıraktık oğlumuza ve
düş de olsa gerçeklerle kirletilmemiş bir günden kalma masum bir gelinlik
bıraktık kızımıza. Artık bugünün zorlukları ile mücadele etmek yok,
gelecek kaygısı ve kadere isyan yok… Bu hüznü anlatmaya yetmez
29 harf, belki de yeni bir lisan yaratmalıyız inanılır olmayan sevdaları
anlatmak üzere…
Sen yine çocuklarla çocuk ol…
Benimle Sevda…
Lakin alışmalısın bu ölüm denilen yaşama.
Başka bir dünyanın şarkılarını söyleyeceğim sana…
Yine hüznüm yüzün ve yine divane güzüm…
Mutlu bir hikaye bırakamadım ardımda en çok buna üzüleceğim sanırım.
Her daim gülümseyen hüznümle mutlu sonlara ulaşamadığım ketum bir
alfabe dudaklarımda. Ufuklara bakan yaslı kirpiklerimle, nereye varmak
istedim ve nerdeyim…
Bir ay ışığı gibi doğamayacağız artık sevdamızla gecelere, terkedilmiş
yıldızları da döktüm eteklerimden. Hayata açılan bir yolumuz yok artık.
Her şeye alışmadık mı sevgili… Acı bir öykünün içine sıkışıp, düşlerimizi
yağmalayan bir hüzünle ölmedik mi her soluk alıp verişimizde…
Ey ölümü bile güzelleştiren yar,
Bu dünya bizim dünyamız değildi zaten
Şimdi kaybolduğuma da üzülmüyorum ben
Hani göğsüne yaslayıp başımı
Kalbinin ritmini duyamayacağım ya
Tek derdim bu…
Ayşegül TEZCAN